Cumartesi, 10 Zilkâde 1445 | 2024/05/18
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

بسم الله الرحمن الرحيم

Yalnızca Hilâfet, Fiyat Artışı Problemini Çözebilir

Temel tüketim ürünlerine yapılan zamlar nedeniyle, orta halli ve düşük gelirli insanların yaşamı katlanılmaz hale gelmiştir. Nitekim temel malların ve hizmetlerin fiyatları, sıradan insanların satın alma gücünün ötesine ulaşmıştır. Sözde ekonomistler, politikacılar ve düşünürler gazete köşelerinde ve televizyon programlarında gerçeklikten uzak çözümler ileri sürerlerken, sıradan halkın ıstırâbı günden güne artmaktadır. Şimdiki Fahruddîn Ahmed Hükümeti de dâhil, peşi sıra gelen hükümetler bu sorunu çözme becerisi gösterememişler ve halka karşı sorumluluklarını yerine getirmede büyük ihmâlkârlıklar sergilemişlerdir. Artık insanlar için bu hükümetlerden, politikacılardan ve ekonomistlerden medet ummayı bırakıp yeni bir ekonomik alternatife yönelme vakti gelmiştir.

Fiyat artışları meselesine dönük tartışmalarda pek çok neden öne sürülmektedir. Bunlar arasında, küresel piyasadaki fiyat artışları, doğal âfetlerden ötürü meydana gelen üretim eksikliği ve iş dünyası tarafından yapılan fiyat ayarlamaları ve tekelcilik gibi faktörler vardır. Bunlara göre sorunun giderilmesine yönelik birtakım çözümler ortaya atılmaktadır ki bunlar arasında, pazarlardaki fiyatları izlemek üzere bir yasal yaptırım ajansı görevlendirmek, peşin parayla ithâlat yapmak, BDR tarafından işletilecek ucuzluk mağazaları açmak gibi şeyler vardır. Fakat hiç kimse fiyat artışlarına yol açan gerçek nedenler hakkında sorular sormamaktadır; Ekonomisi tarım ağırlıklı bir ülkede niçin böyle bir yiyecek krizi vardır? Ülkedeki tarım sektörünün sistematik olarak yıkıma uğramasının sorumlusu kimdir? Yiyeceğimizi neden Hindistan'dan ithâl etmek zorundayız? Bangladeş ekonomisini, yabancı ülkelere böylesine ağır bir biçimde bağımlı hale getiren kimdir? Tüm bu soruların tek bir cevabı vardır: ülkede uygulanan küfür nizâmı ve başındaki kapitalist yöneticiler!

Bangladeş'teki mevcut yönetim nizâmının gerçeği; yönetici elitin çıkarlarını ve arzularını temel alan beşer mahsulü bir küfür sistemi olmasıdır. Bu sistem sayesinde başımızdaki yöneticiler, ekonomiyi bütünüyle kapitalist ekonomik prensiplere dayandırmışlardır. Bu ise Gayri-Sâfi Millî Hâsılayı (GSMH) dikkate almaktadır ki gerçekte bu ölçü, kendi servetlerini ve zengin kapitalist hâmilerinin servetlerini artırdıklarını ifade eden bir diğer ıstılahtır. Aynı zamanda bu yöneticiler, kendi ceplerini doldurdukları kadar IMF, Dünya Bankası ve Kalkınma Ajansı gibi sömürgeci kurumlara da serbest bir dizgin vermektedirler. Halkın maslahatlarını hiçe sayarak bu kurumların talimatlarını ve buyruklarını harfiyen uygulamaktadırlar. Yazıktır ki otuz yıldan fazladır, başımızdaki bu yöneticiler, sömürgeci finans kurumları ile birlikte ülkenin ekonomisini târumâr etmişlerdir.

IMF ve Dünya Bankası'nın talimatlarını uygulayarak ülkenin ekonomisi çökme noktasına gelmiştir. Bu müfsit yöneticiler, gıda maddelerinde ve temel tüketim ürünlerinde kendi kendine yeterliliği başarmaya hiçbir önem vermemişler, tarım sektörüne yönelik herhangi bir etkisi olacak uzun vâdeli plânlamalar yapmaktan aciz kalmışlardır. Dünya Bankası'nın dayatmalarına boyun büken bu yöneticiler, bu sektöre oldukça dar kapsamlı destekler ve teşvikler sağlamakla yetinmişlerdir. Tarımın GSMH'ya etkisi %20 dolaylarında iken, bu sektöre bütçeden %5 gibi cüzi bir pay ayırmışlardır. Üstelik modern tarımın ve sulama yöntemlerinin geliştirilmesi veya çiftçilere tarım teknolojisinin sağlanması doğrultusunda hiçbir girişimde bulunmamışlardır. Hatta bu hükümetler, ekim döneminde dahi onlara gübre desteği vermekten âciz kalmışlardır.

Tarım sektörüne yönelik böyle bir ihmâlkârlık ve kötü yönetim sonucu Bangladeş, temel tüketim maddelerinde bile ithâlâtlara bağımlı hale gelmiştir. İşte bunun için küresel piyasadaki fiyat artışlarının doğrudan bizim fiyatlarımıza yansıdığına şahit oluyoruz. Üstelik yerli gıda ürünlerinin üretimindeki eksiklik nedeniyle, neredeyse tüm temel tüketim kalemlerinde Hindistan'a daha fazla bağımlı hale geliyoruz. Hindistan da bunu, Bangladeş halkı için korkunç sonuçları olan kendi çıkarlarına göre istismâr etmektedir. İşte Bangladeş halkının en çok ihtiyaç duyduğu pirincin fiyatını artırmaya yönelik Hindistan'ın aldığı karar tam da bunun sonucudur.

Ey İnsanlar! Fiyat artışlarının nedenleri ve kapitalist ekonominin korkunç sonuçları işte bunlardır. Pejmürde bir bencilliğin esiri olmuş bu yöneticilerin, yaşamlarımızı nasıl katlanılmaz hale getirdiklerini görüyorsunuz. Mevcut iktidarın herhangi bir ilerleme kaydettiğini, kendi yaşamınızda somut olarak hissedebilir misiniz? Heyhat, Nerede! Muhakkak ki bu hükümet, önceki hükümetler gibi, iktidara geldiğinden beri, göstermelik ve aldatıcı istatistikler dışında, halkın geçimini kolaylaştıracak hiçbir adım atmış değildir. Dahası her defasında insanların hayatını mahvetmeyi bir meslek haline getirmişlerdir. Piyasaları altüst etmişler, fakirleri kanun zoruyla evlerinden etmişler ve insanları işlerinden çıkartmışlardır. İşte böylelerinin fiyat artışı sorununa önerebildikleri tek çözüm, Hindistan'ın kapılarında dilenmek olmuştur! Aynı zamanda maliye müsteşarı olan, kapitalist teknokrat ve Dünya Bankası kölesi Mirza A. B. M. Aziz, kapitalist ekonomi politikalarını sürdüregelmektedir. Ekonomimiz kapitalist ilkelere ve yabancı kurumların dayatmalarına göre işletilmeye devam ettiği sürece, fiyatlar da artmaya devam edecek ve ıstırâbımız sürecektir. Dolayısıyla bu hayatın zorluklarından kurtulup kendimizi bütünüyle yaratılış gâyemize verebilmemiz için Allah [Subhânehu ve Te'alâ]'nın inzâl ettiği Hidâyet'in tatbîkine dönmemiz kaçınılmazdır. Allah [Subhânehu ve Te'alâ] Kur'ân-il Kerîm'de şöyle buyurmaktadır:  وَمَنْ أَعْرَضَ عَن ذِكْرِي فَإِنَّ لَهُ مَعِيشَةً ضَنكًا  "Her kim Zikrimden [Şeriatımdan] yüz çevirirse, onun sıkıntılı bir hayatı olacaktır." [Tâ-Hê 124]

Muhakkak ki Allah [Subhânehu ve Te'alâ] daha iyi bir hayat yaşasınlar ve detaylı bir iktisat nizâmı da dâhil hayatın tüm işlerine yönelik kapsamlı bir nizâma sahip olsunlar diye insanlara hidâyet etmek üzere Rasûlullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'i göndermiştir. İslâm'ın iktisat nizâmı, Allah'ın emirlerine ve yasaklarına dayalıdır ve beşer mahsulü kapitalist sistemin yanlışlarına, bozukluklarına ve gediklerine kapalıdır. İslâmî Hilâfet tarafından tatbîk edilmiş olan İslâmî iktisat nizâmı, gerek fiyat artışları sorununu hızlı ve etkin bir biçimde çözebilecek, gerekse ekonomik refâhı sağlayabilecek yegâne iktisat nizâmıdır.

Bangladeş'in mevcut vâkıası ve İslâmî şer'î hükümler ışığında, fiyat artışı sorununu çözmek ve insanlara yeterli bir geçim sağlamak üzere Hilâfet Devleti'nin atacağı adımlardan bazılarını aşağıda sunuyoruz:

1.   IMF ve Dünya Bankası gibi sömürgeci finans kurumları derhal ülkeden kovulacaktır. Nitekim bu kurumlar ekonomimizi mahvetmiş ve ekonomimiz üzerinde yabancı kapitalistin kontrolünü dayatmıştır. Başımızdaki yöneticilerin iddialarına rağmen Bangladeş, yabancı yardıma ihtiyaç duymayacak kadar servetler ve kaynaklar bakımından zengin, oldukça verimli bir ülkedir. Üstelik İslâmî Şeriat, Müslüman Ümmet'in ekonomisi üzerinde sömürgeci tahakkümün bulunmasını haram kılar.

2.   Temel ihtiyaç kalemlerinde kendi kendine yeterlilik kazanmak üzere Hilâfet Devleti, aşağıdaki şekilde tarım sektörüne öncelik vererek yeniden düzenleyecektir:

o    Hilâfet Devleti, ülkedeki tüm ekilebilir arazileri işletmeye açacaktır. Bangladeş'in mevcut vâkıasında ise muazzam miktarda arazi, bunu işletmeyen toprak ağaları tarafından sahiplenilmiştir. İslâm, böyle arazi genişletilmesini haram kılar. İslâmî Devlet, arazisini üç yıl ekmeyenin bu arazisini elinden alır ve ondan faydalanabilecek başka birine verir. Bu hüküm, muhaddislerin toplayıp üzerinde ittifâk ettikleri, Umer [RadiyAllahu Anh]'e isnâd edilen birçok rivâyete dayanmaktadır:  فَإِنْ تَرَكَهَا حَتَّى تَمْضِي ثَلاَثَ سِنِينَ فَأَحْيَاهَا غَيْرَهُ فَهُوَ أَحَقٌّ بِهَا "Her kim üç sene geçinceye kadar (araziyi) ihmâl eder de başkası gelip onu ihyâ ederse, o (ihya eden o arazi üzerinde) daha hak sahibidir." [Kenz-ul Ummâl]

o    Hilâfet Devleti, toprağın verimliliğini ve üretkenliğini artırmaya yönelik en gelişmiş ve en modern tarım yöntemlerini ve teknolojilerini geliştirip sağlayacaktır. Bu da yerli gübre sanayi inşâ ederek ve çiftçilere ekim dönemlerinde gübre desteği sağlayarak kronik gübre krizi sorununu çözecektir.

o    Fakir çiftçilere bağışlarda bulunarak ve faizsiz teşvikler vererek topraklarını daha verimli işletebilmelerine imkân tanıyacaktır.

3.   Hilâfet Devleti, temel gıda maddelerini sağlayacaktır. İslâmî iktisat nizâmının temel ilkelerinden biri de yiyecek, giyecek ve mesken ihtiyaçlarının herkes için sağlanmasıdır ve bu, Hilâfet Devleti'nin, devletin tüm tebâsının bu temel ihtiyaçlarını güvence altına alan politikalar benimsemesini gerektirir. Rasûlullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem] şöyle buyurmuştur: حسب ابن آدم بيت يؤيه وقطعة قماش تستر عورته وكسرة خبز وشربة ماء "Oturacağı bir ev, avretini örteceği bir parça kumaş ve bir lokma ekmek ile bir içim su Âdemoğluna yeter." İşte bu sorumluluk şuuru ile Halîfe Umer [RadiyAllahu Anh] Medîne'de baş gösteren kıtlık [Ramâde] sırasında Beyt-ul Mâl'in [devlet hazinesinin] kapılarını halka açmıştı.

4.   Hilâfet Devleti, tüccarlar, esnaflar ve diğer meslek erbapları arasında İslâmî değerleri kökleştirecek, hileli malları ve satışları, fiyat manipülasyonlarını ve tekelcilikleri durduran önlemler alacaktır. Nitekim İslâm, ticâret ehlini böylesi fasit uygulamalardan men etmiştir. Nebî Muhammed [SallAllahu Aleyhi ve Sellem] şöyle buyurmuştur:  مَنْ غَشَّنَا فَلَيْسَ مِنَّا "Her kim bizi aldatırsa, bizden değildir." [Muslim rivâyet etti] Ve şöyle buyurmuştur:  مَنْ اِحْتَكَرَ فَهُوَ خَاطِئٌ "İhtikâr yapan (stokçu) hata eder. (haddini aşar)" [Muslim rivâyet etti]

5.   Hilâfet Devleti, âdil bir biçimde servetin dağıtımını sağlayacak, böylelikle insanlar yeterli bir gelire ve temel giderlerini karşılayabilme imkânına kavuşacaktır. Mevcut kapitalist sistem ise serveti, bir grup mutlu azınlığın elinde tutmakta, bu da sistemin meydan verdiği faizci bankacılık, özelleştirme, yolsuzluk, stokçuluk ve tekelcilik yoluyla olmaktadır. Oysa İslâmî iktisat nizâmı, servetin toplum içerisindeki küçük bir kesim arasında tedâvülünü haram kılar. Allah [Subhânehu ve Te'alâ] Kur'ân-il Kerîm'de şöyle buyurmuştur:  كَيْ لا يَكُونَ دُولَةً بَيْنَ الْلأَغْنِيَاء مِنكُمْ  "İçinizden yalnız zenginler arasında dolaşan bir güç olmasın diye." [el-Haşr 9]

Ey Müslümanlar! Şimdiki hükümet de dâhil, peş peşe gelen nice hükümetler gördünüz ki hepsi de halkın işlerini gözetme sorumluluklarını yerine getirmede başarısız olmuşlardır. Oysa Hilâfet yönetiminin aslî vazîfesi, insanların işlerini gözetmektir. Âişe [RadiyAllahu Anhâ]'dan şöyle dediği rivâyet edilmiştir: "Şu evimde Rasûlullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'i şöyle derken işittim: اَللَّهُمَّ مَنْ وُلِيَ مِنْ أَمْرِ أُمَّتِي شَيْئًا فَشَقَّ عَلَيْهِمْ فَشُقَّ عَلَيْهِ، وَمَنْ وُلِيَ مِنْ أَمْرِ أُمَّتِي شَيْئًا فَرَفَقَ بِهِمْ فَأَرْفِقْ بِهِ "Allahım, her kim Ümmetimin işlerinden bir şeye (yönetime) vekil kılınır da onlara sert davranırsa, Sen de ona sert davran. Her kim de Ümmetimin işlerinden bir şeye (yönetime) vekil kılınır da onlara yumuşak davranırsa, Sen de ona yumuşak davran." [Muslim rivâyet etti.] İşte bu sorumluluğu hakkıyla yerine getirdiğinden ötürüdür ki Mü'minlerin Emîri Halîfe Umer [RadiyAllahu Anh] şöyle demiştir:  والله لو أن شاة عثرت بأرض العراق لكنت مسؤولا عنها ولخشيت أن يحاسبني الله عليها يوم القيامة  "Vallahi, bir koyun Irak arazisinde (suya) düşecek olsa, mutlaka ondan mesul olurum ve ben muhakkak Allah'ın Kıyâmet Günü beni bunun için hesâba çekeceğinden korkarım."

Şimdi üzerinizde âcilen yerine getirmeniz gereken bir farz vardır, Ey Müslümanlar, bu da on yıllardır sizleri ezmekte olan bu zâlim yöneticileri başınızdan atıp yerine sizleri adâlet ve ihsân ile gözetmek için bütün gücünü harcayacak bir Halîfe seçmektir. Allahu Te'alâ şöyle buyurmuştur:  يَاأَيُّهَا الَّذِينَ ءَامَنُوا اسْتَجِيبُوا لِلَّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُمْ لِمَا يُحْيِيكُمْ   "Ey îmân edenler! Allah ve Rasulü sizi, size hayat verene dâvet ettiği zaman icâbet edin!" [el-Enfâl 24]

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Bangladeş Vilâyeti


H. 21 Safer 1429
M.  Cuma, 29 Şubat 2008

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER