Pazar, 11 Zilkâde 1445 | 2024/05/19
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

Kadınların Yaşam Standartlarını İyileştirecek Olan Kapitalist Değil İslam İdeolojisidir

بسم الله الرحمن الرحيم

8 Ocak 2014 tarihinde, Başbakan Davutoğlu, Ankara'da "Ailenin ve Dinamik Nüfusun Korunması" konulu toplantıda hükümetin hazırladığı yeni Aile Paketi ile ilgili açıklamalar yaptı.

Bu yeni pakete göre, annenin ilk doğumunda 300 TL, ikinci doğumunda 400 TL, üç ve daha çocukta ise 600 TL doğum yardımı yapılacağı gibi, doğum izni sonrası işe geri dönüşü kolaylaştıracak şartlar ve annelere yarı zamanlı çalışmayla ilgili düzenlemeler de getirilecek. Analık izni bitiminden sonra ilk çocuk için 2 ay, ikinci çocuk için 4 ay, üç veya daha fazla çocuklu annelere 6 ay olmak üzere yarı zamanlı çalışma izni getirilecek, yarı zamanlı çalışma sürelerince tam ücret alacaklar. Okula başlayana kadar çocuğuyla ilgilenmek isteyen annelere haftalık 30 saate kadar çalışma imkanı getirilecek, böylece iş hayatlarından da kopmamış olacaklar. Ayrıca özel sektörde çalışan babalara da doğum halinde 5 iş günü doğum izni verilecek. Doğum yapan kadınlarla evlat edinen kadınlara aynı imkanlar verilecek. Bununla birlikte çocuğun engelli olması durumunda, kadınlara özel ayrıcalıklar tanınacak.

Ülkedeki yaşam standardının düzeltilmesi çabalarıyla hükümet, aile içi şiddeti önleyecek ciddi adımlar da dahil olmak üzere, Türkiye'nin ekonomik ve sosyal sorunlarını hedef alan toplamda 24 yasada değişiklikler hazırladı. Henüz açıklanmamış yedi adet yenilikler de gelecek günlerde ilan edilecekler. AKP hükümeti her fırsatta kadınların annelik ve iş kariyeri arasında seçim yapmak zorunda bırakılmamaları gerektiğini ve hükümetin bu dengeyi sağlayacak tedbirleri alması gerektiğini vurgulamaktadır. Başbakan Davutoğlu, bunun altını bir kez daha şu sözleriyle çizmektedir: "Çocuğunu ihmal etmeyecek şartları oluşturmak, ama işini kaybetmesini de engellemek. Böyle bir denge kuruyoruz."

Bu açıklamalar, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın geçen yılın Kasım ayında yapmış olduğu açıklamalarla uyum içinde gelmekteler. Erdoğan, "kadınlar erkeklerle eşit değildir", "Bizim dinimiz kadına bir makam vermiş. Annelik makamı", veya "Bunu bazıları anlarken, bazıları da anlayamaz. Bunu feministler anlayamaz çünkü onlar anneliği kabul etmiyorlar" ifadeleri uluslararası velveleye neden olmuştu.

Ne var ki bu kapitalist laik sistemin her icraatı baştan sona tamamen çelişkilerle dolu; çünkü bir taraftan kadınları kendilerini çalışmak zorunda hissettirecek bir iklim oluşturup, böylece onların annelik rollerinin altını oyarken, bir yandan da çalışan kadınları daha fazla çocuk yapmaya teşvik etmektedir. Üstelik İslami değerlere yönelik alayvari propaganda ile sadece Türkiye halkının İslami duygularını sömürerek Erdoğan ve onun laik demokratik partisine verilen desteğin devamı güvence altına alınmak istenmektedir.

Onun için, bu hükumetin, tıpkı diğer kapitalist hükumetler gibi, sürekli ve başarısızca kadınların doğal ihtiyaçları ve kapitalist iktisat nizamının gereksinimleri arasında köprü kurmaya çalışması, hiç de şaşılacak bir durum değildir. Nihayetinde, tüm bu planlar kadınların durumlarını düzeltmeyi vadetmelerine rağmen kadınların evlerine hapsedilmesinden korkan, işverenlerin erkekleri kadınlara tercih etmesinden endişelenen ve bir yandan da bugüne kadar çözülmemiş olan kadın işçi ve memurların ücret eşitsizliğine vurgu yapan toplumun laik kesimlerinin tepkilerine yol açmaktadır. - Görünen o ki, kapitalist sistem dahilinde siyasi çalışma, iki taraflı keskin kılıçmış...

Dört kişilik ailenin temel ihtiyaçlarını karşılamaktan hala çok uzak olan yeni belirlenmiş asgari ücretlere, yüzde 10'u aşmış olan ve daha da artan işsizlik seviyesine, gittikçe büyümekte olan zengin ile fakir arasındaki uçuruma ve tüm bunlarla birlikte sürekli artmakta olan her türlü sosyal sorunlara bakıldığında; birçok kadını çalışmak zorunda bırakan iklimin bu olduğu görülmektedir. Sonuç olarak annelere istihdama giden yolu 'kolaylaştırmayı' hedefleyen tüm hükumet politikaları; hayat standartlarını yükseltmek yerine, sadece daha ucuz işçi üretmeyi hedeflemektedir ve böylece zaten erkekleri sömürmekte olan kapitalist ekonomik nizamın içinde daha fazla kadının da sömürülmesiyle sonuçlanmaktadır. Bunlar bir yana, bu sömürü aldatıcı bir biçimde "kadın hakları" ambalajında sunulmaktadır, tıpkı şu ifadedeki gibi: "Aynı zamanda kadınlarımızın sosyal hayatta üstlendikleri sorumlulukları yerine getirmeleri ve bu konuda kendi iradeleriyle sosyal hayata katılmaları da en önemli insan haklarından biridir" (Davutoğlu).

"Ekonomik gelişmeyi desteklemek üzere dinamik nüfus yapısının korunması" ve "hızla artan yaşlı nüfusumuzun bakım ihtiyacının en iyi şekilde karşılanabilmesi amacıyla değişik hizmet modeli çalışmalarının yapılması bir zorunluluk" gibi görünüşte masum söylemler, aslında sadece insani sorunları kapsamlı bir şekilde çözmekten aciz olan bu sistem dahilinde atılacak her adımın yeni sorunlar doğuracağını öngörmektedir.

Bu sistem, hem tüm dünya çapında ve bilhassa İslam dünyasında toplumun her kesimi ve toplumsal hayatın her alanı için sahih ve güvenilir değerler, normlar ve ahlaki standartlar belirlemekten acizdi ve hala acizdir. Toplum içindeki uyuşmazlıkları ve marazları yaygınlaştırmaktan ve ahlaki ve ekonomik çöküşü artırmaktan başka hiçbir şey elde edememiştir. Bundan dolayı Davutoğlu'nun, "ailenin korunması bizim için büyük bir önem taşıyor" cümlesi ve "ailenin korunması gelecek nesillerin korunması, temel kaidelerin, değerlerimizin ve ahlaki standartlarımızın korunması için önem" taşıdığını ifade eden söylemleri sadece tatminkar olmayan süslemelerden ibarettir.

Buna ek olarak çocuklar ne kadar erken yaşta ebeveynlerinin değer ve dünya görüşlerinden uzak bu sistemin eğitimine geçerseler, ki anneleri iş hayatına çekmenin doğal sonucudur bu; devlet için kendisiyle - yani demokratik, kapitalist ideoloji temelli bir devletin - aynı ideolojiyi, mefhumları ve değerleri paylaşan çok sayıda insan yetiştirmesi de o kadar kolaydır.

Lakin hiç şüphesiz ki, kalkınma ve gelişme sadece bir ideoloji tarafından sunulabildiği gibi, sahih bir ideolojiden kaynaklanan bir sistemin tatbik edilmesiyle sağlanabilir. Bunun için elzem olan, hakiki ideolojiyi ve sadece bu ideolojiden kaynaklanan hakiki değerleri, normları ve standartları benimsemektir. Bunu sunacak olan ise sadece Alemlerin yaratıcısı Allah Subhanehu ve Teala'dır. Ne var ki, kapitalist ideolojinin sunmuş olduğu sistemin, İslamın sunmuş olduğu sisteme taban tabana zıt olduğu aşikardır. Öyleyse, boş vaatlerde bulunup, alaycı bir şekilde İslamî değerlerle süslenmiş konuşmalar yapıp, aynı zamanda da zaten kapitalist sistemin yönetim tarzından kaynaklanmış olan sorunlara yine kapitalist çözümler tatbik etmek, kesinlikle ne kadınların yaşam standartlarını yükseltecek, ne de toplumun kalkınmasını sağlayacaktır.

İşte ne bu kapitalist sistemin kendisi, ne de sunmakta olduğu kanunları, düzenlemeleri veya değişiklikleri İslam'dan, yani Kur'an ve Peygamberimiz Muhammed (sav)'in sünnetinden, kaynaklanmadıklarına göre; başarısızlığa uğramaya mahkumdurlar.

 

Bunun için,

يُوقِنُونَ لِّقَوْمٍ حُكْمًا اللّهِ مِنَ أَحْسَنُ وَمَنْ

"İyi anlayan bir toplum için, Allah'tan daha güzel hüküm veren kim vardır?" (Maide Suresi 50)

لِلْمُسْلِمِينَوَبُشْرَى وَرَحْمَةً وَهُدًى شَيْءٍ تِبْيَانًا الْكِتَابَ عَلَيْكَ وَنَزَّلْنَا

"Ve sana her şeyi açıklayan ve Müslümanlara doğruyu gösteren bir rehber, rahmet ve müjde olarak Kuran'ı indirdik." (Nahl Suresi 89)

 

 

Hizb ut Tahrir Medya Ofisi Adına

Umm Khalid

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER