Pazartesi, 05 Zilkâde 1445 | 2024/05/13
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

Tunus Hükümeti, Amerika ile Askeri İttifak Kuruyor! Amerika, Filistin’de Müslümanları Katleden Yahudi Varlığının En Önemli Sponsorudur

ABD Afrika Komutanlığı (AFRICOM) ile işbirliğiyle Tunus silahlı kuvvetleri ile ABD ordusu arasında düzenlenen “Afrika Aslanı 2024” ortak askeri tatbikatı, 29 Nisan 2024 Pazartesi günü El Uveyne’deki askeri üste başladı. “Afrika Aslanı Tatbikatı” 22 Nisan -10 Mayıs 2024 tarihleri arasında ABD ordusunun Kuzey Afrika’da gerçekleştirdiği yıllık askeri tatbikattır.

Bu ciddi sızma karşısında Hizb-ut Tahrir / Tunus Vilayeti Medya Bürosu aşağıdaki açıklamayı yapıyor:

1- Tunus yöneticilerinin ülkemize soktuğu Amerika, düşmanlığını göstermeye devam ediyor. Aynı durum İngiltere ve Avrupa için de geçerli. Bizimle fiilen savaş halindeler. Irak, Afganistan, Suriye ve Yemen’de yıllardır bizi öldürüyorlar. Bugün Filistin’de savaşı yürütenler de onlardır, evleri yerle bir ediyorlar, çocukları ve kadınları katlediyorlar, nehirler kan gölüne dönmüş durumda, mecazi değil gerçek.

2- Tunus yöneticilerinin ülkemize soktuğu AFRICOM, Amerika’nın düşmanca ve saldırgan askeri kollarından biridir. Misyonu, Afrika’nın içlerine, özellikle de Müslüman ülkelere sızmaktır. Amerika, tüm İslam ülkelerine uygulanan kuşatmayı tamamlamak için AFRİCOM’u kurmuştur.

3- Afrika Aslanı tatbikatı, düşmanın Müslüman ülkelerin batı coğrafi duvarına, çöl kıyılarına ve komşu İslam ülkelerine nüfuz etmesidir. Düşman ordusunun, askerlerini ve komutanlarını bölgenin coğrafyasına göre eğitmesini sağlıyor. Daha da tehlikelisi, Amerika’nın, Refah şehrini işgal etmeye hazırlanan Yahudi varlığına (batıdan) hiçbir Müslüman ordusunun saldırmayacağını garanti ediyor.

Ey Tunus halkı! Ey mücahit kahramanların torunları! Yahudi varlığının suçlarına destek veren Amerika ve Avrupa ile Afrika Aslanı tatbikatına katılmak, savaş zamanlarında düşmanla ittifak yapmaktır. Yöneticiler, Filistin halkını katliam ve kıyımdan kurtarmak için ordularınızı Filistin’e yönlendirmek yerine subayları ve askerleri düşman emri altına vermişlerdir! Filistin’deki savaşı yöneten Amerika’dır, Yahudi varlığı çetelerini kullanıyor. Kuzey Afrika’da ise Amerika, kendisini daha da güçlendirmek, arkasını korumak, Müslüman orduların, katledilen kardeşlerini kurtarmak ve tüm ülkeyi başlarına yıkmak için harekete geçmemelerini önlemek için yöneticileri kullanıyor.

Şerefli güç sahiplerine diyoruz ki, bunlar, aşağılanmayı güzel gören, kendilerini ve halklarının kanını ucuza satan yöneticiler, hatta yarı-yöneticilerdir. Size gelince, yöneticilerin bu tür askeri tatbikat ve aşağılayıcı, alçaltıcı itaatler ile giydirdiği bu utançtan bizi ve kendinizi kurtarmak için ne zaman harekete geçeceksiniz?

Dilerseniz, Aziz ve Cebbar olan Allah’ın muhkem kitabındaki şu sözlerini hatırlayın:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا مَن يَرْتَدَّ مِنكُمْ عَن دِينِهِ فَسَوْفَ يَأْتِي اللهُ بِقَوْمٍ يُحِبُّهُمْ وَيُحِبُّونَهُ أَذِلَّةٍ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ أَعِزَّةٍ عَلَى الْكَافِرِينَ يُجَاهِدُونَ فِي سَبِيلِ اللهِ وَلَا يَخَافُونَ لَوْمَةَ لَائِمٍ ذَلِكَ فَضْلُ اللهِ يُؤْتِيهِ مَن يَشَاءُ وَاللهُ وَاسِعٌ عَلِيمٌ“Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse, (bilin ki) Allah öyle bir topluluk getirir ki, Allah onları sever, onlar da Allah’ı severler. Onlar müminlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı güçlü ve onurludurlar. Allah yolunda cihat ederler. Hiçbir kınayıcının kınamasından korkmazlar. İşte bu, Allah’ın bir lütfudur. Onu dilediğine verir. Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir.” [Maide 54]

Devamını oku...

“Deccal öncesi aldatıcı seneler olacak... Fasık biri kamu işlerinde söz sahibi olacaktır.”

إِنَّ أَمَامَ الدَّجَّالِ سِنِينَ خَدَّاعَةً... الْفُوَيْسِقُ يَتَكَلَّمُ فِي أَمْرِ الْعَامَّةِ

“Deccal öncesi aldatıcı seneler olacak... Fasık biri kamu işlerinde söz sahibi olacaktır.”

Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:

إِنَّ أَمَامَ الدَّجَّالِ سِنِينَ خَدَّاعَةً، يُكَذَّبُ فِيهَا الصَّادِقُ، وَيُصَدَّقُ فِيهَا الْكَاذِبُ، وَيُخَوَّنُ فِيهَا الْأَمِينُ، وَيُؤْتَمَنُ فِيهَا الْخَائِنُ، وَيَتَكَلَّمُ فِيهَا الرُّوَيْبِضَةُ»، قِيلَ: وَمَا الرُّوَيْبِضَةُ؟ قَالَ: الْفُوَيْسِقُ يَتَكَلَّمُ فِي أَمْرِ الْعَامَّة“Deccal öncesi, aldatıcı seneler olacak. Doğru kimseler yalanlanacak, yalancı kimseler doğrulanacak. Haine güvenilecek, güvenilir olan kişi hain sayılacak. Ruveybida söz sahibi olacak.” Ruveybida’ nedir? Ey Allah’ın Resulü?” diye sordular: Ruveybida nedir? Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem: “Kamu işlerinde söz sahibi olan fasık kişidir” buyurdu.” [Ahmed]

Ülke, “TikTokerler” olarak bilinen homoseksüel suçluların işlediği iğrenç çocuk tecavüzü suçunun şokunu henüz atlatamadan aynı çevreden bir başka lezbiyen daha ortaya çıkıp, ahlaksızlık, yozlaşma, delilik ve içki seansında Müslümanların diniyle, Peygamberleriyle ve namazlarıyla alay etti!

Otoriteye özellikle de hükümetteki Müslüman temsilcilerine diyoruz ki: Durumun bu noktaya gelmesinin nedeni, bu suçlulara hak ettikleri, bazılarının ölüm cezasına kadar varan caydırıcı cezalar verilmemesidir. Durum öyle bir noktaya geldi ki kendilerini şeytana satan, laiklerin kölesi haline gelen ne helal ne haram ne de gelenek ve görenek tanımayan işe yaramaz süprüntüler insanların dinine ve onuruna saldırdılar.

هَلْ أُنَبِّئُكُمْ عَلَى مَن تَنَزَّلُ الشَّيَاطِينُ * تَنَزَّلُ عَلَى كُلِّ أَفَّاكٍ أَثِيمٍ “Şeytanların ise kime ineceğini size haber vereyim mi? Onlar, günaha, iftiraya düşkün olan herkesin üstüne inerler.” [Şuara 221-222]

Bu insanlara müsamaha göstermemek otoritenin görevidir, çünkü bu durum yıkım ve helakin habercisidir.

وَإِذَا أَرَدْنَا أَن نُّهْلِكَ قَرْيَةً أَمَرْنَا مُتْرَفِيهَا فَفَسَقُوا فِيهَا فَحَقَّ عَلَيْهَا الْقَوْلُ فَدَمَّرْنَاهَا تَدْمِيراً“Biz bir memleketi helak etmek istediğimizde, onun refah içinde yaşayan şımarık elebaşlarına (itaati) emrederiz de onlar orada kötülük işlerler. Böylece o memleket hakkındaki hükmümüz gerçekleşir de oranın altını üstüne getiririz.” [İsra 16]

Bu tür kesimlere ve arkalarındaki kurum, dernek ve kuruluşlara sessiz kalmak, sadece sessiz kalmak da değil, hatta onlara ruhsat vermek, ahlaksızlık tezahürlerinin daha da yoğunlaşmasına yol açmıştır. Devleti ve kurumlarının demir pençesi, sadece hakkı söyleyen ve yargılanmadan hapse atılanların tepesinde mi Demokles’in kılıcı gibi duruyor? Böylesi süprüntüler, ülke halkının çoğunluğunun dinine ve inançlarına saldırdıklarında, yöneticilerin gıkını bile çıkarmadıklarını görüyoruz!

Otoritenin Müslüman bir ülkede bu tür küfür, ateizm ve ahlaksızlığa karşı gerçek ve etkili önlemler almaması, onu, Allah Subhânehu ve Teâlâ ve Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’e karşı savaş açanların savunucusu haline getirecektir. Lübnan’da kendisini Müslümanların sorumlusu olarak gören Fetva Kuruluna diyoruz ki: Böyle bir cüretkârlığa ve ahlaksızlığa karşı tepkiniz sert ve katı olmalıdır. Bu insanları cezalandırmak için hiçbir yol ve yöntem kalmamıştır. Sizler, bu kötülükleri değiştirebilecek konumdasınız.

Ey Lübnan Müslümanları! Meydana gelen bu yozlaşma karşısında sessiz kalır, Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın Şeriatını hakem ve hâkim kılmak için çalışmazsanız, o zaman duyduklarınız ve gördükleriniz gibi sonuçlar olacaktır.

Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

إِقَامَةُحَدٍّبِأَرْضٍخَيْرٌلِأَهْلِهَامِنْمَطَرِأَرْبَعِينَلَيْلَةً“Yeryüzünde uygulanan bir had, 40 gün bereketli yağmur yağmasından daha hayırlıdır.” Efendimiz Osman RadıyAllahu Anh’dan şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Muhakkak ki Allah, Kuran ile söküp almadığı şeyleri otorite ile söküp alır.”

Tarihimiz, Allah’ın Kitabı ile hükmeden, hatta kendilerine ulaşır da Allah’ın gazabına uğrarlar korkusuyla uzak diyarlardaki yozlaşmayı bile engelleyen Müslüman sultanlarla doludur. Peki aranızdaki yozlaşma ve bozgunculara ne demeli? Ne caydırıcı bir otorite ne de bozguncuyu cezalandıracak bir had vardır.

Bu karanlık tünelden çıkmak için Müslümanların Lübnan ve Filistin’de akan kanları yeterli değil mi? Sivrisinek kanadı denginde bile olmayan bazı insanların çıkıp Müslümanlara saldırması yetmiyor mu?

Bilsinler ki, bu koşulları istismar etmeleri ve Müslümanları oyalamaları, bayağılıklarını ve alçaklıklarını geçiştirmeyecektir. Her ecelin bir kitabı vardır. Yakında İslam Devleti Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafet, Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın dinine, peygamberlerine, ritüellerine saldıranları ve saldıracak olanları hesaba çekecektir.

إِنَّمَا جَزَاءُ الَّذِينَ يُحَارِبُونَ اللهَ وَرَسُولَهُ وَيَسْعَوْنَ فِي الْأَرْضِ فَسَاداً أَن يُقَتَّلُوا أَوْ يُصَلَّبُوا أَوْ تُقَطَّعَ أَيْدِيهِمْ وَأَرْجُلُهُم مِّنْ خِلَافٍ أَوْ يُنفَوْا مِنَ الْأَرْضِ ذَلِكَ لَهُمْ خِزْيٌ فِي الدُّنْيَا وَلَهُمْ فِي الْآخِرَةِ عَذَابٌ عَظِيمٌ * إِلَّا الَّذِينَ تَابُوا مِن قَبْلِ أَن تَقْدِرُوا عَلَيْهِمْ فَاعْلَمُوا أَنَّ اللهَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ“Allah’a ve Rasûlüne savaş açanların ve yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya çalışanların cezası; ancak öldürülmeleri, yahut asılmaları veya ellerinin ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi, yahut o yerden sürülmeleridir. Bu onların dünyadaki rüsvaylığıdır. Onlar için ahirette de büyük azap vardır. Ancak, siz kendilerini yenip ele geçirmeden önce tövbe edenler müstesna; biliniz ki Allah çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir.” [Maide 33-34]

Devamını oku...

İslam’ın Sahnede Olmaması Milletleri Cesaretlendirmektedir, Onurumuzu Sadece Hilafet Koruyabilir

Amerikan üniversiteleri, yedi aydır Yahudilerin Gazze’ye karşı sürdürdüğü saldırılara karşı geniş çaplı protestolara tanık oluyor. Üniversiteler, işgalci Yahudi varlığının Gazze’deki sadık Müslümanlara karşı yürüttüğü vahşeti kınamak için hem Müslüman hem de yabancı öğrenciler ve öğretmenler arasında protestolara sahne oldu. Batılı halklar onlarca yıldır politikacıların özgürlükler illüzyonu altında yaşadılar. Bu protestolar, Batı sisteminin çirkefliğini, ifade ve inanç özgürlükleri ve insan hakları idealinin sahtekarlığını ortaya koydu. Antisemitizm bahanesiyle binlerce kişi tutuklandı, düzinelercesi darp edildi. İki gün önce Arizona Üniversitesi’nde özellikle 4 Müslüman kız çocuğu, saldırıya uğradı. Başörtüleri çıkarıldı ve olayı belgeleyen öğrencilerin ve katılımcıların güçlü kınamalarına rağmen hapse atıldılar. Amerikan-İslam İlişkileri Konseyi’nin (CAIR) Arizona şubesi İcra Direktörü Azza Ebu Seyf, bu durumu şiddetle kınadı.

Batılı liderler, kendi halkları ve dünya için iki Müslüman imajı betimlemişlerdir: Birincisi, masum insanları havaya uçuran, kana susamış aşırılık yanlısı terörist. Tarihi safsatalar ve yalanlarla İslam’ı, kılıçla yayılan bir şiddet dini olarak lanse ettiler, hakikat ve cihadın anlamını önyargısız bir şekilde incelemediler. İkincisi, uygarlık hakkında hiçbir şey bilmeyen, uygarlık ve medeniyette geri kalmış cahil, geri kafalı barbar insanlar. Batı Müslümanlardan üstündür ve kültürünü aralarında yayarak ve ülkelerini işgal ederek aslında onlara iyilik yapmaktadır. Ancak yıllardır Allah’ın inayetiyle ve özellikle de 7 Ekim 2023’ten sonra Batı’nın Müslümanlar hakkında çizdiği imaj yerle bir olmuştur. Dünya ilk kez Müslümanları, Batılı siyasetçilerin Müslümanlar hakkında çizdiği zelil ve aşağılanmış imajıyla değil, şerefli ve değerli Müslüman imajıyla görmüştür. Savaş ayları boyunca Yahudi varlığı, bu imajı ve Müslümanların birlik sahnesini kasıtlı olarak yok etmeye çalıştı.

Müslümanlar, 7 Ekim 2023 operasyonu sonrasında gösterdikleri kararlılık ve sabırla, düşmanın yıllardır yürüttüğü tüm tefrika çabalarını ve işgali yerleştirme gayretlerini baltaladılar. Bunun üzerine Yahudi varlığı birbiri ardına vahşet işledi, kan döktü ve iğrenç katliamlar yaptı. Bu, derinlere kök salmış bir nefreti ve Yahudi varlığının yakında yok olacağına dair gerçek bir korkuyu ifade etmektedir. Yöneticilerinin suç ortaklıkları ve Yahudi varlığının suçlarını desteklemeleri karşısında şaşkına dönen ve ülkelerini uzun zamandır adalet ve özgürlük değerlerini savunan kahramanlar olarak gören halklar, sokaklara dökülmüşlerdir.

Doğu’da Hindistan ve Çin’den Batı’da Amerika’ya kadar uzanan coğrafyada Batı ve Doğu’nun Müslümanlara karşı yürüttüğü kanlı savaşlarda tıpkı erkekler gibi doğrudan hedef alınan Müslüman kadınlar da Gazze’de güçlü bir şekilde duruş sergilediler. Dünyadaki kız kardeşlerine kararlılık, gurur, sabır ve Allah’ın dinini canıyla, malıyla ve çocuklarıyla korumaya hazır olduğu mesajı verdiler. Amerika ve Avrupa’da ayağa kalkan kız kardeşleri de hakkı yüceltmek ve Allah’ın dinine yardım etmek için sınavdan nasiplerine düşeni aldılar. Batıdaki Müslüman kadınların ayrımcılığa ve baskıya maruz kalması, başörtülerinin çıkarılması, Müslümanların yöneticilerinin suç ortaklığının ve kışlalarındaki orduların vurdumduymazlığının bir sonucudur.

Keşke ümmetin ordularındaki subaylar, kendilerine tevdi edilen rollerini anlasalardı ve değişimdeki rollerinin önemini ve sessizlikleri sebebiyle maruz kaldıkları büyük günahı bilselerdi? Çocukları öldürülen ve bu yüzden Halife’den yardım isteyen bir kadın için Amuriye’yi fetheden ordular gördük. Gazze’deki binlerce kadının çığlıklarını duyuyor ve Müslüman kadınların başörtülerinin çıkarıldığı sahnelere tanık oluyoruz. Bu sahneler tüm dünyanın gözleri önünde yaşanıyor ama maalesef harekete geçecek bir halife, hakları iade edecek ve onurları koruyacak bir ordu yok.

فَإِنَّهَالَاتَعْمَىالْأَبْصَارُوَلَكِنتَعْمَىالْقُلُوبُالَّتِيفِيالصُّدُورِ“Ama gerçek şu ki, gözler kör olmaz; lâkin göğüsler içindeki kalpler kör olur.” [Hac 46]

Devamını oku...

Demokrasi Putunun Kendi Merkezinde Teşhir Olmasına Amerika ve Avrupa Üniversiteleri Bir Örnektir

  • Kategori Makaleler
  •   |  

Demokrasi Putunun Kendi Merkezinde Teşhir Olmasına
Amerika ve Avrupa Üniversiteleri Bir Örnektir

Bir kişinin davranışlarının, mefhumu ve fikriyle çelişmesi istenmeyen anormal bir durumdur; ancak bir fikrin vakıası yoksa (yani gerçeklik dışı) ise burada, liderlerinin, politikacılarının, düşünürlerinin ve yasa koyucularının davranışlarının ideolojinin fikir ve mefhuma aykırı olan ideolojinin yanlışlığı ve sapkınlığı ortaya çıkmaktadır. Kapitalist ideoloji her geçen gün bize çelişki ve eksikliğini göstermeye devam ettiği gibi fikirlerinin sığlığını ve gerçeklik dışılığını da kanıtlamaya devam etmektedir; tıpkı cahiliyede ibadet edenlerin acıktıklarında yedikleri ve yaşantıları iyi olduğunda da secde ettikleri Acve (hurma) putlarının durumunda olduğu gibi!

Allah’ın vahyini kendi için ideoloji olarak almayan ve Allah’ın emir ve yasaklarını da kendisi için ölçü olarak almadığı zaman insanın aklı ne kadar da saçma oluyor! Şöyle buyuran azim olan Allah doğru söylemiştir: إِنْ هُمْ إِلَّا كَالْأَنْعَامِ بَلْ هُمْ أَضَلُّ سَبِيلاًHayır, onlar hayvanlar gibidir, hatta onlar yolca daha da sapıktırlar.” [Furkan 44]

Gazze, sen Gazze nedir bilir misin? Gazze, hak ile batılın arasını ayırarak ve insan hakları, uluslararası meşruiyet, çocuk ve kadın hakları, uluslararası kuruluşlar, BM organları ve daha birçokları gibi parlak sloganların ve süslü terimlerin sahteliğini açığa çıkararak bir skandalı ifşa etmiştir; dahası Gazze’nin, kararlı bir şekilde kalmasıyla kapitalist ideolojinin dile getirdiği şeylerin tamamı yıkılmıştır; zira iki yüz, hatta daha fazla gün, kalpler taş olsa taşı parçalayacak ve yürekler demir olsa demiri eritecek şekilde soykırım ve vahşi katliam olmuş, tüm dünyanın gözü ve kulağı önünde açlık silah olarak kullanılmış ve hamile kadınlar, bebekler, çocuklar, kadınlar ve yaşlılar aç bırakılmıştır.

Amerika ve Avrupa üniversitelerinin yeter artık yeter şeklinde haykırarak sokaklara çıkmaları... onların uykularını kaçırmıştır; bunun üzerine çok geçmeden, ajanlarının ümmetin göğsüne çöreklendiği ve hatta sanki kulaklarında bir ağırlık ve gözlerinde bir perde varmış gibi ümmetin kışlalarında konuşlanmış ordularının zincire vurulduğu şeklindeki alışık olduğumuz bir sahnede demokrasilerinin enkazından geriye kalanlara saldırdılar, ifade özgürlüğünü havaya uçurdular, ağızları tıkadılar ve düşünce özgürlüğünü katlettiler! Zira kendilerine nasihat eden ve hayra davet eden hariç onlar, sağır, dilsiz ve kördürler; zira kim onlara nasihat edip hayra çağırsa hemen aslanlar gibi onun üzerine sıçrarlar ve tankları ve zırhlı araçlarıyla ona saldırırlar!!

Konuşlanan bu ordulara diyorum ki: Asıl olarak sizler bu ümmetin evlatlarısınız ve onu korumak ve savunmak üzere yemin ettiniz; peki omuzlarınızı süsleyen madalya ve rütbelerin hakkını veriyor musunuz?

Şunu çok iyi bilin ki elinizin altında bulunan bu silahlar ümmetin mallarından olup boynunuzdaki bir haktır; peki hakkını verebildiniz mi?! Şüphesiz Allah Subhanehu kıyamet günü bundan dolayı size soracaktır; peki sorunun cevabını vermeye hazır mısınız? Onun (silahların) hakkının ne olduğunu biliyor musunuz?

Şimdi dinleyin ve anlayın! Hicretin üçüncü yılında Uhud günü Kureyşliler, sayı ve teçhizat olarak tüm güçlerini toplayarak kadın ve erkeklerden oluşan üç bin kişiyle Müslümanlarla savaşmak için yola çıktılar; Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem bunu duyunca cihad ilan etti ve müminlere, Allah’ın yardımını, sevabını ve Allah’ın şehidler için hazırlamış olduğu şeyleri vaat etti ve Sallallahu Aleyhi ve Sellem yedi yüz kişilik ashabıyla birlikte yola çıktı ve onlarla Uhud Dağı’nın civarına kamp kurdu; sonra elinde kılıç olduğu halde şöyle dedi: مَنْ يَأْخُذُ هَذَا السَّيْفَ بِحَقِّهِ؟Hakkını vermek şartıyla bu kılıcı kim alır?” Bunun üzerine O’nun yanına birtakım adamlar geldi ve onlardan (kılıcı) uzak tuttu; ta ki Beni Sâide’nin kardeşi Ebu Dücâne Simak İbn Haraşame gelip şöyle diyene kadar: Onun hakkı nedir ey Allah’ın Rasulü? Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: أَنْ تضْرَبَ بِهِ الْعَدُوَّ حَتَّى يَنْحَنِيَO'nun hakkı, eğilip bükülünceye kadar; düşmanın yüzüne vurmaktır.” (Dücâne) de şöyle dedi: Öyleyse onu hakkıyla ben alıyorum Ey Allah'ın Resulü! Allah’ın Rasulü de kılıcı ona verdi. Ebu Dücâne savaş sırasında çalımlı bir şekilde yürüyen cesur bir adamdı; onun kırmızı bir sarığı vardı; o sarığı taktığında insanlar onun savaşacağını bilirdi; nitekim kılıcı Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in elinden alınca bu sarığı çıkardı ve onu başına taktı ve iki safın arasında çalımlı bir şekilde yürümeye başladı; Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem, onun çalımlı bir şekilde yürüdüğünü görünce şöyle dedi: إنَّهَا لَمِشْيَةٌ يُبْغِضُهَا اللهُ، إلَّا فِي مِثْلِ هَذَا الْمَوْطِنِAllah bu yürüyüşü, şu harp meydanlarından başka yerde sevmez.” [İbn Hişam’ın sireti]

Ey kışlalarında konuşlanan ordular; Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in ordusunun yedi yüz ve Kureyş’in ordusunun da üç bin olduğunu öğrendiniz; oysa sizler bugün on milyonlarca kişisiniz ve düşmanı bilekteki bir bilezik gibi sarmış durumdasınız; her biriniz düşmanın üzerine tükürmüş olsanız boğulur! Allah aşkına bana cevap verin; Yahudilerin katliamları karşısında tüyleriniz ürpermedi mi ve yüreğiniz sızlamadı mı? Çoğunluğu çocuk ve kadın olmak üzere otuz sekiz binden fazla kardeşimizin soğukkanlılıkla öldürülmesi sizi rahatsız etmedi mi, size acı vermedi mi?! Uluslararası ve bölgesel medya organlarında canlı olarak yayınlananları görmediniz mi?! Drone’larla bombalanan ve vücutları paramparça olan 4 genci görmediniz mi?! İçlerinden kurtulan tek kişi başka bir Drone’a yakalandı ve insanlıkla hiçbir ilgisi olmayan bir vahşetle, arkadaşları gibi azaları parçalara ayrıldı. Ailesine bir torbayla dönmek için var gücüyle mücadele eden, aşağılık havadan atılanlardan dolayı başına neyin geleceğini Allah’ın bildiği, nasıl kurşun yağmuruna tutulan ve cesedini yemeleri için köpeklere terk edilen bu zavallı genci görmediniz mi?! Vallahi sorumlusunuz; Amerikan askeri bile gördüğünü sandığı şeyden dolayı vicdanını rahatlatmak için kendini yaktı!

Fransız Sorbonne Üniversitesi öğrenci gösterilerinde yaşananları aktaran bir el-Cezire muhabirinden tüylerimi diken diken eden ve gözlerimi yaşartan bir cümle duydum; zira öğrenci şunları söylüyor: “Gazze’deki soykırıma sessiz kalan bir nesil olmayı reddediyoruz!”

Sorbonne’li kız ve erkek öğrenciler, bu alçaklık ve aşağılanmayı reddediyorlar ve bu vahşi katliamlara, soykırımlara ve açlığın masum çocuklara, hamile kadınlara ve bebeklere karşı bir silah olarak kullanılmasına sessiz kalmaktan imtina ediyorlar; Sorbonne’nin kız öğrencileri ve onlardan da önce Amerikan üniversitelerinin kız ve erkek öğrencileri, bu benzeri görülmemiş suçlara, vahşi katliamlara ve soykırımlara sessiz kalan bir nesil olmayı reddediyor ve imtina ediyorlar. Peki ya şu şekilde olan biz Müslümanlara ne demeli: كُنتُمْ خَيْرَ أُمَّةٍ أُخْرِجَتْ لِلنَّاسِSiz, insanlar için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz.” [Âl-i İmran 110] Peki bizim yolumuz bu mu?!

Ey tüm Müslüman ülkelerindeki büyük alimler heyeti ve ey el-Ezher’deki büyük alimler heyeti: Allah’tan ittika edin; Vallahi sizler sorumlusunuz. Ey üniversite ve yüksek enstitülerin başkanları ve dekanları: Allah’tan ittika edin; Vallahi sizler de sorumlusunuz. Üniversite ve yüksek enstitü öğrencileri: Allah’tan ittika edin; Vallahi siz de sorumlusunuz. Ey İslam ümmeti: Allah’tan ittika edin; Vallahi bizler de sorumluyuz. Aha işte düşman, hiç kimsenin kendisini caydıramayacağından emin bir şekilde tüm kibir ve çirkinliğiyle Refah’ı işgal etme tehdidinde bulunuyor.

اللّهُمّ إلَيْك أَشْكُو ضَعْفَ قُوّتِي، وَقِلّةَ حِيلَتِي، وَهَوَانِي عَلَى النّاسِ، يَا أَرْحَمَ الرّاحِمِينَ! أَنْتَ رَبّ الْمُسْتَضْعَفِينَ وَأَنْتَ رَبّي، إلَى مَنْ تَكِلُنِي؟ إلَى بَعِيدٍ يَتَجَهّمُنِي؟ أَمْ إلَى عَدُوّ مَلّكْتَهُ أَمْرِي؟ إنْ لَمْ يَكُنْ بِك عَلَيّ غَضَبٌ فَلَا أُبَالِي، وَلَكِنّ عَافِيَتَك هِيَ أَوْسَعُ لِي، أَعُوذُ بِنُورِ وَجْهِك الّذِي أَشْرَقَتْ لَهُ الظّلُمَاتُ وَصَلُحَ عَلَيْهِ أَمْرُ الدّنْيَا وَالْآخِرَةِ مِنْ أَنْ تُنْزِلَ بِي غَضَبَك، أَوْ يَحِلّ عَلَيّ سُخْطُكَ، لَك الْعُتْبَى حَتّى تَرْضَى، وَلَا حَوْلَ وَلَا قُوّةَ إلّا بِكAllah’ım! Allah’ım güçsüzlüğümü ve çaresizliğimi sana şikayet ediyorum. Ey merhametlilerin en merhametlisi! Sen zulme uğramış tüm mazlumların Rabbisin. Sen benim de Rabbimsin. Beni kimlerin eline bırakıyorsun? Bana kaba ve sert davranan bir yabancıya mı, yoksa bana üstün kılacağın bir düşmana mı? Eğer Sen bana dargın değilsen, başıma gelen eziyet ve işkencelere aldırmam. Ancak Senden gelecek bir himaye ve koruma çok daha hoştur. Öfke ve gazabına uğramaktan; karanlıkları aydınlatan, dünya ve ahiret işlerini düzene koyan Zâtının nuruna sığınırım! Sadece Sana sığınır ve Senin rızanı dilerim. Senden başka kuvvet ve kudret yoktur!

Değişim kaçınılmaz olup kesinlikle gelecektir; bugün tüm dünyanın değişimin gerekliliği konusunda hemfikir olduğuna neredeyse eminim.

Demokrasi putu, Allah’a hamd olsun oyulduğu günden beri Müslüman ülkelerinin bunda bir payı olmamıştır ve bugün onun kendi merkezinde yıkıldığını görmekteyiz; zira ne uluslararası kuruluşlar, ne BM kurumları, ne de ona bağlı kuruluşlar bugün eskisi kadar bir kutsallığa sahip değillerdir; nitekim karanlık çirkin yüzlerindeki maskeler düşmüş olup artık kapitalizmin yama çalışmaları hiçbir işe yaramıyor; dünya tüm genişliğine rağmen insanlık için daralmıştır. Bu yüzden Batı’ya hayran olup onun medeniyetiyle gözleri kamaşanların artık uyanmaları gerekiyor; zira artık zamanın çarkı geri dönmeyecektir; şüphesiz Allah Subhanehu bize, yeryüzüne salih kullarının varis olacağını açıklamıştır; zira Allahu Teala şöyle buyurmuştur: وَلَقَدْ كَتَبْنَا فِي الزَّبُورِ مِن بَعْدِ الذِّكْرِ أَنَّ الْأَرْضَ يَرِثُهَا عِبَادِيَ الصَّالِحُونَ * إِنَّ فِي هَذَا لَبَلَاغاً لِّقَوْمٍ عَابِدِينَ * وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلَّا رَحْمَةً لِّلْعَالَمِينَAndolsun Zikir’den sonra Zebur’da da: "Yeryüzüne salih kullarım vâris olacaktır" diye yazmıştık. Şüphesiz bunda Allah'a kulluk eden bir toplum için yeterli bir mesaj vardır.” [Enbiya 105-106]

Haydi o zaman Allah’ın alemler için rahmetine gelin ve alemler için rahmet olan azim İslam ideolojisini taşıyın; zira İslam, gece ve gündüzün ulaştığı her yere ulaşacaktır; zira bu asla vaadinden dönmeyen Allah’ın vaadi ve Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in müjdesidir; nitekim Temim ed-Dâri Radıyallahu Anh’ın şöyle dediği rivayet edilmiştir: Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’i şöyle derken işittim: لَيَبْلُغَنَّ هَذَا الْأَمْرُ مَا بَلَغَ اللَّيْلُ وَالنَّهَارُ وَلَا يَتْرُكُ اللَّهُ بَيْتَ مَدَرٍ وَلَا وَبَرٍ إِلَّا أَدْخَلَهُ اللَّهُ هَذَا الدِّينَ بِعِزِّ عَزِيزٍ أَوْ بِذُلِّ ذَلِيلٍ عِزًّا يُعِزُّ اللَّهُ بِهِ الْإِسْلَامَ وَذُلًّا يُذِلُّ اللَّهُ بِهِ الْكُفْرَMuhakkak ki bu iş (bu dinin hakimiyeti) gece ve gündüzün ulaştığı yerlere ulaşacaktır. Allah ne bir kerpiç ev ne de bir keçe çadır bırakmayacak; azizi aziz ederek, zelili zelil ederek, bu dini ona dahil edecektir. Allah'ın bu işte aziz edeceği İslâm'dır. Allah'ın bu işte zelil edeceği küfürdür.” [Ahmed rivayet etti]

Ey Ezher Şeyhi: Amerika ve Avrupa üniversitelerindeki kız öğrenciler protesto için sokağa çıkıp bağırdılar, ülkelerinin hükümetlerini eleştirdiler; ama bu kez Ukrayna’da değil Gazze'de, evet çocuklarımızın ve kadınlarımızın cesetlerinin parçalarının havada uçuştuğu Gazze’de yaşanan vahşi katliam ve soykırıma son verilmesini talep ettiler. Vallahi ben hayretler içerisinde kaldım ve ne yazacağımı ve ne diyeceğimi bilemiyorum! Tüm ifadeler yetersiz kaldı ve tüm kelimeler darmadağın oldu; zira Sorbonne’li kız öğrenciler, Gazze’deki soykırıma ve vahşi katliamlara sessiz kalan bir nesil olmayı reddederek ayağa kalktılar! Vallahi, olayları doğrudan Sorbonne’deki kız öğrencilerin oturma eyleminden aktaran bir el-Cezire muhabirinden duydum.

Ey Ezher Şeyhi: Sizi Ezher Camisi’nde cuma namazı kılmaktan, orada hatiplik yapmaktan, azimleri bilemekten, ordulardan yardım istemekten ve iki yüz günden fazla süredir acımasız savaş makinesinin yiyip bitirdiği Gazze'deki çocuklarımızı ve kadınlarımızı kurtarmak için yardım etmek ve seferber olmak için insanları sokaklara çıkmaya teşvik etmekten alıkoyan şey nedir?!

Ey Ezher Şeyhi; bizler, hakkımızda Allahu Teala’nın şu kavlinin indiği İslam ümmetiyiz: وَإِنِ اسْتَنصَرُوكُمْ فِي الدِّينِ فَعَلَيْكُمُ النَّصْرُSizden din konusunda yardım istediklerinde yardıma icabet etmeniz sizin üzerinize vaciptir.” [Enfal 72] Bizler, hakkımızda Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in şöyle buyurduğu kimseleriz: مَا مِنْ امْرِئٍ يَخْذُلُ امْرَأً مُسْلِماً فِي مَوْضِعٍ تُنْتَهَكُ فِيهِ حُرْمَتُهُ وَيُنْتَقَصُ فِيهِ مِنْ عِرْضِهِ إِلَّا خَذَلَهُ اللهُ فِي مَوْطِنٍ يُحِبُّ فِيهِ نُصْرَتَهُ، وَمَا مِنْ امْرِئٍ يَنْصُرُ مُسْلِماً فِي مَوْضِعٍ يُنْتَقَصُ فِيهِ مِنْ عِرْضِهِ وَيُنْتَهَكُ فِيهِ مِنْ حُرْمَتِهِ إِلَّا نَصَرَهُ اللهُ فِي مَوْطِنٍ يُحِبُّ نُصْرَتَهُHer kim bir Müslümanı saygınlığının kaybolması, şerefinin elden gitmesi söz konusu olan bir yerde yardımsız bırakırsa, Allah da onu kendisine yardım edilmesini çok arzu ettiği bir yerde yalnız bırakır. Kim de bir Müslümana şerefinin elden gitmesi ve saygınlığının yitirilmesi söz konusu olan bir yerde yardım ederse, Allah da ona kendisine yardım edilmesini çok arzu ettiği bir yerde yardım eder.” [Ahmed ve Ebu Davud rivayet etti]

Ey Ezher Şeyhi: Belki de bu, ümmetin dinine icabet edeceği ve Rabbinin de ümmetin çabalarına icabet edeceği saattir; belki de Allah’ın sünneti olan bu trajedilerin rahminden İslam Devleti doğacaktır.

حَتَّى إِذَا اسْتَيْأَسَ الرُّسُلُ وَظَنُّواْ أَنَّهُمْ قَدْ كُذِبُواْ جَاءهُمْ نَصْرُنَا فَنُجِّيَ مَن نَّشَاء وَلاَ يُرَدُّ بَأْسُنَا عَنِ الْقَوْمِ الْمُجْرِمِينَNihayet peygamberler ümitlerini yitirip de kendilerinin yalana çıkarıldıklarını sandıkları sırada onlara yardımımız gelir ve dilediğimiz kimse kurtuluşa erdirilir. (Fakat) suçlular topluluğundan azabımız asla geri çevrilmez.” [Yusuf 110] 

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Sadık Mahmud – Mısır

Devamını oku...

Özbekistan Hükümetinin, Bir Öğrenci Kadar Bile Cesareti Yok mu?!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Özbekistan Hükümetinin, Bir Öğrenci Kadar Bile Cesareti Yok mu?!

Haber:

Taşkent şehrinde genç bir öğrenci, Yahudi varlığının Özbekistan'daki büyükelçiliğini ateşe vermeye çalıştı.Mahkeme belgesine göre 2004 yılında Fergana bölgesinde doğan A.A., Özbekistan’daki Dünya Dilleri Üniversitesi’nde ikinci sınıf öğrencisidir. 19 Ekim 2023 sabahı erken saatlerde Yahudi varlığının büyükelçiliğini yakmaya çalıştı.Yakasaray Bölge Mahkemesi'nin bu yıl 19 Nisan'da verdiği karara göre A.A. Ceza Kanunu'nun 155. maddesi (Terörizm) 1. Kısmı kapsamında suç işlediği için 5 yıl hapis cezasına çarptırıldı. (kun.uz, ​​08/05/2024)

Yorum:

Rapora göre genç adam, spor çantasına bir şişe gazyağı, bir ağırlık, iki kutu kibrit ve bir kumaş parçası koydu ve o gün saat 4:30 sıralarında bisikletiyle elçiliğin önünde durdu. Sonra onun davranışları, büyükelçiliğin yakınında bulunan Yakasaray bölgesindeki İçişleri Bakanlığı 4 Nolu İçişleri Kurumlarının Faaliyetleri Koordinasyon Dairesi Başkanlığı görevlilerinin dikkatini çekti.Görevliler genç adamdan durmasını isteyince genç adam bisiklete binerek kaçmaya çalıştı, bunun üzerine görevliler onu bir servis aracıyla takip ederek durdurdular, onu İçişleri Bakanlığı binasına götürerek omzundaki çantanın içindekileri çıkarmasını istediler. Amacına ulaşmak için İçişleri Bakanlığı görevlilerinin dikkatini dağıtan genç öğrenci, elindeki gazyağı şişesini ve ağırlığını alarak büyükelçilik binasına doğru koştu. Büyükelçilik binasını korumakla görevlendirilen İçişleri Bakanlığı ve Ulusal Muhafız unsurları, genç adamı büyükelçilik kapısının yakınında tutukladılar.Bu sırada şişeyi ve ağırlığını duvarın üzerinden elçilik meydanına atmayı başardı.Genç adam mahkemedeki ifadesinde, Ekim 2023'ün ortalarında Gazze Şeridi'nde Yahudi varlığı ile Filistinliler arasındaki savaşı gösteren video klipleri izlemeye başladığını, bunun sonucunda Yahudi devletinden nefret ettiğini ve intikam almak için onun bu ülkenin Taşkent’teki büyükelçiliğini yakmayı planladığını söyledi.   

Bu olay, mübarek Filistin topraklarının cesur evlatlarının 7 Ekim 2023’te işgalci Yahudi varlığına yönelik “Aksa Tufanı” operasyonunu ilan etmesinden kısa bir süre sonra meydana gelmiş olmasına rağmen o dönem medya organları bu konuyu konuşmamıştı. Görünen o ki hükümet, bu olayın ülkemizdeki Müslüman halkımızı etkilemesinden korktuğu için bu olayın ve detaylarının açıklanmasını engellemiştir. Ancak Allahu Teala, kahraman bir kulunun cesaret ve cüretkarlıkla gerçekleştirdiği salih ameli tüm dünyaya ifşa etmek istemiştir.Elbette bu adam günümüzün kahramanlarından biri olup güvenlik görevlileri tarafından engellenmesine rağmen hedefini gerçekleştirmeye devam etmesi de özellikle takdire şayandır. Bizler onun için dua ediyor ve Allah Azze ve Celle’nin onu en güzel şekilde mükâfatlandıracağını ümit ediyoruz; zira düzeyi ve şekli ne olursa olsun işgalci Yahudi varlığına zarar verilmesi caiz olmakla kalmayıp, aynı zamanda bu varlığın derhal yeryüzünden silinmesi de gerekmektedir. Her şeyden önce bu, Filistin’in ve mübarek Mescid-i Aksa’nın özgürleştirilmesi için azim ve şerefli ameli gerçekleştirecek potansiyele ve güce sahip güçler olan Müslüman ordularının görevlerinden biridir. Ama ne yazık ki Müslüman ülkelerin orduları hâlâ sadece kafes içindeki aslan gibi kükreyecek bir konumdadır.

Özbekistan hükümeti diğer Müslüman ülkelerdeki hain ve korkak hükümetler gibi davranıyor; zira lanetli Yahudi varlığıyla ilişkilerini sürdürüyor ve onun elçiliğini sıkı bir şekilde koruyor. Mübarek toprak Filistin’deki Müslümanlar, tüm dünyanın gözü önünde eşi benzeri görülmemiş bir zulümle katledilmelerine rağmen bu hükümetler, işgalci Yahudi varlığını tek kelimeyle bile kınamaya muktedir değillerdir! Gerçek şu ki, Yahudi varlığını devlet olarak tanımak büyük bir suçtur ve Allah’a ve Rasulü’ne ihanettir.

Bu hükümete hizmet eden imamlar bile kürsülerde Filistin meselesini dile getirmekten kaçınıyorlar ve onun halkı için tek kelimeyle bile dua etmeye cesaret edemiyorlar! Ama Müslümanları aşırılık ve terörizmle suçlamak ya da insanları siyasal İslam’ın “yabancı bir fikir” olduğu konusunda “uyarmak” söz konusu olduğunda, dilleri keskin oluyor! Dolayısıyla şayet hükümetiniz ve dini “liderleriniz” bir kefeye, adı geçen öğrencinin bu küçük gibi görünen eylemi diğer bir kefeye konsa, hiç şüphesiz öğrencinin kefesi daha ağır gelecektir; çünkü bu genç adam tarafını göstermek için her fırsatı değerlendirmiştir. Bu arada hükümet, onu terörizmle suçlayıp cezalandırarak kendi tarafını ortaya koyarken hükümetin politikalarını destekleyen saray mollaları da aynı şekilde kendi pozisyonlarını tercih etmiştir! Bu genç öğrenci hepinize, asla hissedemeyeceğiniz ve anlayamayacağınız bir tokat atmıştır; bunu ancak kalbinde iman olan ve İslam’ı ve Müslümanları önemseyenler anlayabilirler. Sizler bu genç adam kadar dahi olamadınız! Sizler, bu genç adam gibi necis Yahudilere karşı düşmanlığınızı ve öfkenizi gösteremediniz! Öğrendiğiniz ilimden ve namaz kıldırdığınız mihraptan dolayı yazıklar olsun size!

Ancak Allahu Teala sizin bütün sözlerinizden, amellerinizden ve kalplerinizden haberdardır ve siz O’ndan hiçbir şeyi gizleyemezsiniz. Bizler, Özbekistan hükümetine ve saray mollalarına uyarıda bulunuyoruz; şayet bugünkü durumunuz buysa, Allah katındaki hesabınız çok acı olacaktır ve Allah sizi yakaladığında size yardım edecek hiç kimse olmayacaktır. İşte o zaman razı etmeye çalıştığınız Amerika ve Rusya’dan hiçbir iz bulamayacaksınız, aksine onlar da cehennem ateşinde azap görecekler ve bu dünyada da sıkıntılı bir yaşamdan başka bir şey bulamayacaksınız. وَمَنْ أَعْرَضَ عَنْ ذِكْرِي فَإِنَّ لَهُ مَعِيشَةً ضَنكاً Kim de benim zikrimden yüz çevirirse, artık onun için sıkıntılı bir geçim vardır.” [Taha 124]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
İslam Ebu Halil - Özbekistan

Devamını oku...

Orduların Hesapları ve Gazze’ye Destek!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Orduların Hesapları ve Gazze’ye Destek!

Haber:

Yahudi varlığının ordusu Refah'ı işgal etti.

Yorum:

Bakın işte Yahudi varlığı Refah’ı işgal etti ki bu da daha fazla ölüm ve yıkıma mal olacaktır; peki daha ne bekliyorsunuz ey Müslüman orduları?! Ürdün’ün cesur ordusu nerede?!Dünyanın en iyi askerleri olan Mısır ordusu nerede?! Cin şeytanlarından önce insan şeytanlarının sizleri Amerika ile korkuttuklarını, siz harekete geçtiğinizde onun müdahale edeceğini ve bunun nasıl biteceğini sadece Allah’ın bildiği bir savaş olacağını biliyoruz…

Ömer Muhtar'a (Allah rahmet eylesin) şöyle dendiği söylenir: İtalya’nın uçakları var ama bizim yok! Ömer Muhtar şöyle dedi: Bu dediğin uçaklar Arşın üstünde mi altında mı uçuyor? Dediler ki, altında ey Ömer. Bunun üzerine Ömer Muhtar şöyle der: Arşın üstündeki bizimle. Altındaki bizi korkutamaz.Bir defasında Şeyh İsam Amira'ya, (Allah ona ve tüm Müslümanları bir çıkış yolu versin) Amerika’nın gücü hakkında sorulunca Şeyh İsam şöyle dedi: Kim daha güçlü; Allah mı yoksa Amerika mı? Soran kişi şöyle cevap verdi: Elbette Allah. Bunun üzerine Şeyh İsam şöyle dedi: O zaman bildiğine bağlı kal.

Tarihlerinin büyük bölümünde Müslümanlar daha az sayı ve teçhizata sahiptiler ancak yine de galip geldiler; çünkü onlar, Allah’a tevekkül ederek ve Subhanehu’dan zafer ve izzet isteyerek savaşıyorlardı. مَن كَانَ يُرِيدُ الْعِزَّةَ فَلِلَّهِ الْعِزَّةُ جَمِيعاً Kim izzet ve şeref istiyor idiyse, bilsin ki, izzet ve şerefin hepsi Allah'ındır.” [Fatır 10]

Ey Müslüman orduları! Şayet Allah’a tevekkül ederek, O’na halis bir niyetle ve O’ndan zafer ve izzet isteyerek ilerleyip savaşırsanız bugün sizler Amerika'yı, hatta tüm dünyayı yenebilecek kapasitedesiniz. قَالُوا يَا مُوسَى إِنَّ فِيهَا قَوْماً جَبَّارِينَ وَإِنَّا لَن نَّدْخُلَهَا حَتَّى يَخْرُجُوا مِنْهَا فَإِن يَخْرُجُوا مِنْهَا فَإِنَّا دَاخِلُونَ * قَالَ رَجُلَانِ مِنَ الَّذِينَ يَخَافُونَ أَنْعَمَ اللهُ عَلَيْهِمَا ادْخُلُوا عَلَيْهِمُ الْبَابَ فَإِذَا دَخَلْتُمُوهُ فَإِنَّكُمْ غَالِبُونَ وَعَلَى اللهِ فَتَوَكَّلُوا إِن كُنتُم مُّؤْمِنِينَOnlar şu cevabı verdiler: Ey Musa! Orada zorba bir toplum var; onlar oradan çıkmadıkça biz oraya asla girmeyeceğiz. Eğer oradan çıkarlarsa biz de hemen gireriz.Korkanların içinden Allah’ın kendilerine lütufta bulunduğu iki kişi şöyle dedi: Onların üzerine kapıdan girin; oraya bir girdiniz mi artık siz zaferi kazanmışsınızdır. Eğer müminler iseniz ancak Allah’a güvenin.” [Maide 22-23]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Cabir Ebu Hatır

Devamını oku...

“Onlar ağızlarıyla sizi razı ediyorlar, halbuki kalpleri (buna) karşı çıkıyor. Çünkü onların çoğu yoldan çıkmışlardır.” [Tevbe 8]

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

يُرْضُونَكُم بِأَفْوَاهِهِمْ وَتَأْبَى قُلُوبُهُمْ وَأَكْثَرُهُمْ فَاسِقُونَ

Onlar ağızlarıyla sizi razı ediyorlar, halbuki kalpleri (buna) karşı çıkıyor. Çünkü onların çoğu yoldan çıkmışlardır.” [Tevbe 8]

Haber:

Almanya Dışişleri Bakanı, Yahudi varlığının Gazze'nin güneyindeki Refah'a yönelik başlattığı vahşi saldırının sonuçlarına ilişkin uyarıda bulunarak, geçişlerin insani yardım için açılmasını talep etti.Avrupa Birliği'nin Dış İlişkileri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell de kara saldırısına ve Birliğin daha fazla sivil kaybı yaşanabileceği yönündeki korkusuna karşı uyarıda bulundu. Aynı şekilde Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Guterres de, daha büyük bir trajediden kaçınmak için Yahudi varlığı üzerinde etkisi olan herkesin ellerinden gelen her şeyi yapmaları “çağrısında bulundu”. (Ajanslar)

Yorum:

Yahudiler iki yüz günden fazla bir süredir Gazze’ye yönelik şiddetli bir savaş açtılar, burayı tamamen yok ettiler ve yüz binden fazla insanını öldürüp yaraladılar; bütün bunlar ise özellikle şerrin başı Amerika'nın, Avrupa ve Almanya’nın sınırsız desteğiyle yapıldı. Zira Yahudi varlığı için silahlarla dolu Amerikan savaş gemileri, savaşın başlangıcından bu ana kadar hiç durmadı. Almanya’ya gelince; Yahudi varlığına yönelik tutumu ve savaşta onun yanında yer aldığı, Alman avukat Tanya Gunn Oslar tarafından 09/04/2024 tarihinde Uluslararası Adalet Divanı’nda şöyle ifade edildi: “İsrail’in” güvenliği Alman dış politikasının merkezinde yer almakta ve “İsrail’in” var olma ve güvenliğini koruma hakkı Alman politikasının iki temel eksenini oluşturmaktadır.” Bu, Amerika, Almanya ve diğer Batılı ülkelerin Gazze halkının öldürülmesine aktif olarak katıldığı anlamına gelmektedir; sonra bugün Alman Dışişleri Bakanı ve diğer Batılı yetkililer gelmiş, Gazze’de olup bitenler için timsah gözyaşları döküyorlar.

Bu açıklamaları kim duysa, ilk bakışta eski kıtanın liderlerinin, suçlu Yahudi varlığının Gazze’deki halkımıza yönelik başlattığı bu vahşi saldırıyı ve soykırımı durdurmakla ilgilendiğini sanır, ancak gerçek bu zannın tam tersidir. Zira Almanya’nın Yahudi varlığına yönelik silah ve askeri teçhizat ihracatı devam etmekte olup Gazze’ye yönelik saldırının başlangıcından bu yana yaklaşık on kat artmıştır; Fransa, Hollanda ve sömürgeci kâfir Batı'nın diğer ülkelerinden yapılan askeri ihracatlar aynı şekildedir.

Sadece bu da değil; zira Gazze ve halkı için ağladıkları bir dönemde, savaşın devam etmesini protesto etmek için üniversite kampüslerindeki protestocu öğrencilere saldırdıklarını, Yahudi karşıtlığı, ırkçılık ve benzeri uydurma suçlamalarla onlara işkence yaptıklarını ve onları tutukladıklarını görmekteyiz... Birleşmiş Milletlere gelince; onu hiç sormayın. Zira bu mutant varlığın mübarek Filistin topraklarında kurulmasını tesis eden ve var olduğu günden bu yana onun suçlarını örten ve örtmeye devam eden bizzat odur.

Nitekim Batı ülkeleri, kendi ibadet ettikleri putları yediler; artık insan hakları, kadın hakları, hatta çocuk hakları diye bir şey kalmadı. Suçlarına ve vahşetlerine uymaması durumunda bu ülkelerin halklarının bile tüm özgürlükleri ellerinden alındı; dolayısıyla insanlık, adalet ve eşitlik için bir yer kalmadı.

Kâfir Batı işte böyledir; zira kendinden uzakta olanlara insanlık, haklar ve eşitlik hakkında dersler verir ama kendilerine muhalefet eden herkese karşı körü körüne kin güder ve nefret dolu ırkçılık yapar. Bu ise birçok eylem ve davranışlarında açıkça görülmektedir. Dolayısıyla onlar, Allah Azze ve Celle’nin haklarında şöyle buyurduğu kimseler gibidir: يُرْضُونَكُم بِأَفْوَاهِهِمْ وَتَأْبَى قُلُوبُهُمْ وَأَكْثَرُهُمْ فَاسِقُونَOnlar ağızlarıyla sizi razı ediyorlar, halbuki kalpleri (buna) karşı çıkıyor. Çünkü onların çoğu yoldan çıkmışlardır.” [Tevbe 8]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Velid Belibel

Devamını oku...

İslam İşbirliği Teşkilatı, Yanlışını Sürdürüyor ve Batılını Koruyor!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

İslam İşbirliği Teşkilatı, Yanlışını Sürdürüyor ve Batılını Koruyor!

Haber:

İslam İşbirliği Teşkilatı zirvesinin nihai açıklamasında, uluslararası topluma “İsrail’in” cezalandırılması ve normalleşmenin sonlandırılması çağrısında bulundu. (El Cezire Net, 05/05/2024)

Yorum:

57 Müslüman ülkesinin üyeliğini kapsayan İslam İşbirliği Teşkilatı, sadece Müslüman ülkelerin servetlerini emip çocuklarının kanını döken ve İslam’dan ve Müslümanlardan nefret eden kafir Batı’nın bekası için inşa edilen uluslararası kuruluşlara olan bağımlılığını sürdürmek için, hâlâ Müslümanları, Müslüman halkların sorunlarına yönelik şerî çözümlerden saptırmakta ısrar ediyor!

Devşirme Yahudi varlığının, izzetli Gazze’deki ve diğer Filistinli kardeşlerimize yönelik yedi aydan fazla süren soykırım, yıkım ve yerinden edilmenin; oradaki hiçbir insanın, ağacın ve taşın dahi bağışlanmamasının; küfrün başı Amerika’nın ve kindar Batı ülkelerinin doğrudan tedarikinin ve benzersiz desteğinin; mutant Yahudi varlığının koruyucuları olan ve Allah’a, Rasulü’ne ve müminlere yönelik aşağılık, utanç verici ve haince tutumlar sergileyen Müslüman ülkelerin başındaki bu zamanın Ruveybida yöneticilerinin işbirliğinin ve alçaklığının; bu yöneticilerin hava sahalarının açılması ve bölgesel toprakların ve suların kullanılması şeklinde kafir Batı’ya tüm kolaylıkları sağlamalarının; Batılı nefret uçaklarının Müslümanları öldürmek için bu üslerden havalanması veya katliamlarına devam etmesi için Yahudi varlığına gerekli olan şeyleri temin etmek için askeri üsleri, hava alanlarını ve limanları takdim etmelerinin; aksine mesele bununda ötesine geçerek bu Ruveybidaların Türkiye ve Emirlikler’den bu mutant varlık için gerekli olan malzeme ve mühimmatı temin etmek amacıyla yarışmalarının; dahası Yahudi varlığına tek kurşun dahi sıktığı duyulmamış olan aşağılık Ürdün rejiminin bu varlığı korumak ve savunmak için füzeler ateşlemesinin ve aşağılık Mısır rejiminin de izzetli Gazze’deki halkımızdan erzakları engellemek için duvarlar inşa etmesinin ardından… On beşinci zirvenin sonuç bildirisi, bu ve benzeri örgütlerin sadece Müslümanları şerî çözümlerden uzaklaştırmak için var olduklarını teyit etmektedir; dolayısıyla İslam İşbirliği Teşkilatı, yanlışlarını sürdürüyor ve batılını koruyor!

Müslüman ülkelerin sahip oldukları imkân ve enerjiler, muttaki ve temiz bir liderlik altında olsaydı, tartışmasız dünya tahtına oturur ve adaleti ve huzuru yayardı. Ancak kâfir Batı’nın desteği olmadan iktidar koltuğuna ulaşamayan bu Ruveybidalar, Müslümanların hayrı için nasıl bir araya gelecekler ki?! Onlar ancak Müslümanlara ihanet etmek, onları yardımsız bırakmak ve hain projeler yürütmek için bir araya gelirler. Asıl olarak onların varlığı, Müslümanlara saldırı komplosunun bir parçası olup onlar yoluyla bir çözümün gelmesi düşünülemez. Aksine çözüm bunların kökünden sökülüp atılmasından geçmektedir. Dolayısıyla Müslümanların yapması gereken şey, Allah Subhanehu ve Teala emrettiği şerî bir tutum sergilemeleridir. Bu da ancak her bir hainin kökünü kesip işlerinin başına, kaosun egemen olduğu hayatlarını İslam’ın hükümlerine düzenleyecek ve Allah yolunda cihad etmeleri ve düşmanlarının saldırısını püskürtmeleri için ordularına liderlik edecek bir adamı getirmeleridir. Çalışanlar işte bunun için çalışsınlar.

Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: إِنَّمَا الْإِمَامُ جُنَّةٌ يُقَاتَلُ مِنْ وَرَائِهِ وَيُتَّقَى بِهِ İmam bir kalkandır, onun arkasında savaşılır ve onunla korunulur.” [Sahih-i Müslim]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Dr. Abdulilah Muhammed – Ürdün

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER